Türkler çoğunluk olarak 11.-12. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya at sırtında, genelde göçebe olarak
geldiler. İlk hedefleri devlet kurmak ve savaş değil karınlarını doyurmaktı. At sırtında gelen bu
insanlar nasıl olup da devletler kurmuşlardı? Bir Çin atasözü vardır ‘göçebelerin devlet kurması için at
sırtından inmesi gerekir.’ Türkler de öyle yapıp zamanla yerleşik düzene geçip, yerli halkla kaynaşıp
göçebe pratik zekasını ve uzlaşmacılığını kullanarak, Bizans'ın devlet düzeninden, bürokratlarından
faydalanarak bir devlet düzeni yarattılar; onların devlet düzeni modellerini kendilerine adapte edip,
bir devlet sistemi yarattılar.
Osmanlı Devleti bir gecede kurulmadı. Türkler İstanbul’un fethine(1453) kadar, 150 yıldan fazla
Anadolu’da Rumlarla diğer yerli halklarla beraber yaşadılar. Bu dönem içinde doğal olarak kültürel ve
etnik senteze uğradılar. Diğer etnik karışımlar nedeniyle hala da uğramaktadırlar. Bunun en belirgin
örneği bugün Anadolu halkının Türklerin Orta Asya’daki seyrek sakallı, kumral tenli, çekik gözlü,
küçük burunlu, orta boylu, Moğol benzeri görünüşünü kaybetmiş olmalarıdır.
İlk Osmanlı tarihçileri(Aşıkpaşazade, Neşri, Oruç Bey …vb) Osmanlıya, kutsallık kazandırmak için
onların kökenlerini Nuh Peygamberle başlatıp, uydurma bir soy kütüğü öne sürdüler. Selçuklulardan
icazet alındığını iddia ettiler. Osmanlıların kuruluş aşamasında Selçuklularla bir bağlantısı olmamıştı.
Anadolu Selçuklu Sultanlığı 1243’den itibaren Moğolların kuklası olmuş, bütün gücünü kaybetmiş,
1308 yılında da ortadan kalkmıştı. Zaten Selçuklu kendisi için tehlikeli gördüğü göçebe Tük boylarını
uçlara iterek kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Kimseye yardım edecek, icazet verecek durumda
değildi.
Osmanlı Bizans’ın hakim olduğu Marmara bölgesi civarında, onlarla bazen işbirliği bazen savaş
yaparak alanını genişletiyordu. Osmanlılar göçebeliği kademeli olarak bırakıp yerleşik düzene
geçmeleri sırasında, uzun zamandır beraber yaşadıkları Bizanslıların kültür ve geleneklerinden,
kurumlarından etkilenip bir sentez yaptılar. Bizans’ın kozmopolit halkı da miras alındı. Osmanlı
hiçbir zaman şeriat yasası üzerine kurulmadı. Fatih’in şeriat yasaları karşısına örfi (laik) yasaları
koymasıyla, 600 küsur yıl sürecek hibrit bir sistem oluşturuldu.
‘Bizanslı Rumlar ve diğer Balkan milletleri sadece isim ve din değiştirerek, tarih sahnesine yeni ırk ve
millet ve üzerine yeni görevler almış olarak çıktılar. İslami bir renk ve cila altında eski Bizans’ı
Osmanlı’da ihya ve devam ettirdiler.’ Osmanlı tarihçisi, Prof. Ömer Lütfü Barkan (1902-1979)
‘Osmanlı Doğu’dan ve Bizans’tan gelen bir sistem. Osmanlılar fethetmeye başladıkları yerlerde …bu
sistemi buldular ve değiştirmeden devam ettiler.’ Osmanlı tarihçisi Prof. Halil İnalcık (1916-2016)
‘Bir devletin yok olması o devletin yarattığı medeniyetin yok olduğu anlamına gelmez.’
Bizans tarihçisi, Prof. Speros Vryonis ( 1928 – 2019)
‘Tarih, coğrafya ve kültür ekseninde Osmanlı, Bizans mirasından çok şey aldı.’
Bizans tarihçisi Prof. Nevra Necipoğlu ( 1959 - )